ANNE VE YAVRUSU

ANNE VE YAVRUSU

Sen bir avuç bebektin

Kimdi süt veren sana,

Hastalandın ölecektin

Kim kanat gerdi sana?

Senin minik başını

Avuçlarına alıp

Gece uykusuz kalıp

Kucağında kim salladı

Ağladın, seninle kim ağladı

Annen!

 

Nazım Hikmet’in ‘’Annen’’ isimli şiirindeki gibi geceleri bizim için uykusuz kalıp, kol kanat geren ve hayatını yavrusuna feda eden annemizden başkası olamaz. Peki, zamanı geldiğinde biz aynı fedakârlığı annemize gösterebiliyor muyuz?
 
Medya geçtiğimiz Şubat ayında yürek yakan bir haberi kamuoyuna duyurdu: “Suriye’den kaçan Türkmen adam, annesini 2 kilometre sırtında taşıdı, sınırı geçtiği anda yorgunluktan bayıldı. Evladının sırtında sınırı geçen anne ise, hemen hastaneye kaldırıldı. Suriye’nin Kilis sınırındaki Azez İlçesi’ndeki çatışmalardan kaçan Muhammed El Muhammed, 80 yaşındaki hasta annesi Ayşe Mustafa’yı sırtında taşıyarak Türkiye’ye sığındı.”
 
Tam bir insanlık dramı. Senelerce emek verilerek büyütülen bir evlat, 80 yaşında ve hasta bir anne, çöken bir yaşam düzeni ve terk edilen bir diyar…
Ayşe Mustafa bir anne olarak, Muhammed El Muhammed’i dünyaya getirdikten sonra kim bilir hangi umutlarla yavrusunu büyüttü? Her anne gibi yavrusuna ninniler söyledi, uykusuz kaldı, hayatın zorluklarına göğüs gerdi.
 
Fotoğraftaki anne ve yavrusuna baktığımda sınırda yaşanan drama odaklanıyorum. Bu fotoğrafta bir anne yavrusunu kucağında tutarken, Türkiye sınırına doğru annesini 2 kilometre sırtında taşıyan Muhammed El Muhammed ve annesi gözümün önünde canlanır gibi oluyor. Bir dönem anne, çocuğunu kucağında tutup tehlikelere karşı korurken, büyüyen çocuk savaş zamanında kendisini büyüten annesini sırtına alıp yaşamak adına sınırın öteki tarafına geçiriyor.
 
Bir anne her şart altında çocuğunu nasıl büyütüp geleceğe hazırlıyorsa, çocuk da hayatının ilerleyen safhalarında annesine olan görevlerini eksiksiz yerine getirmeli, onu asla ihmal etmemelidir. Çocuk kaç yaşına gelirse gelsin her zaman annesinin küçük yavrusu ve yaşımız ne olursa olsun annemizi kokumuzdan mahrum bırakmamalıyız; onlarında kokularına doymalıyız. Ölüm ayırdıktan sonra o kokuyu bir daha alamayacağımızı bilmeliyiz. Bir telefonla sesimizi duyurmayı fazla görmemeliyiz, hastane odalarında tek başlarına bırakmamalıyız.
Bugün, sınırsız sevginin, engin hoşgörünün, iyiliğin, şefkatin, merhametin en temiz ve masum duyguların sembolleri annelerin günü. Unutmamak gerekir ki bir günlük anneler günü değil ömürlük anneler günü olmalı.
 
Hayatın tüm güzelliklerine layık olan, baş tacımız annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyorum.