BABASIZ GÜN

BABASIZ GÜN

Sizin hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü kör oldum

Yıkadılar aldılar götürdüler

Babamdan ummazdım bunu kör oldum

 

Cemal Süreya’ nın ‘’Sizin Hiç Babanız Öldü mü?’’ şiirinde belirttiği gibi baba ile evlat arasındaki hayattayken yaşananlar sanki baba da dâhil olmak üzere herkes ve her şey ölümsüzmüş gibi bir duygu uyandırır. Zaman zaman çatışmalar yaşadığınız, ergen yaşa geldiğimizde düşüncelerini ve birçok şeyini eleştirdiğimiz babamız öldüğünde ise hayatımızdan önemli bir şeyin artık gittiğini, kaybolduğunu anlarız. Peki, Soma’da babasız kalan çocuklar sabah yolcu ettikleri babalarının cansız bedenlerini diğer ölen babalarla birlikte gördüklerinde neler hissetmiş olabilirler?

Tarihin en büyük facialarından birisi Soma’daki maden kazasında yaşandı. 301 can hayatını kaybederken 432 çocuk babasız kaldı. Hayatını kaybeden babalar ve babasız kalan çocukların acısını yüreğimde yaşarken, Cemal Süreya’nın şiirini hatırladım ve sarsıldım. Babalarını yıkadılar ve alıp götürdüler. Günlerce yazıldı, çizildi ve anlatıldı facianın büyüklüğü.

Yürekleri yakan bu faciadan bir ders çıkartılması gerektiğini, bu faciayı bir kader olarak görmeyen herkes söylüyor. Acaba bu sadece söylemekle mi kalacak?

Taner Berksoy, şu tespitleri yapıyor: “… Öyle kolay sönecek bir acı değil bu. Uzunca bir süre Soma faciasının yansımalarını yaşayacağız. Unutmayacağız. Unutmayacağız diyorum ya, siz bakmayın buna. Adeta standart facia söylemi haline gelmiş ifadeler bunlar. Gerçeği yansıtıyor mu derseniz, kendi adıma çok emin değilim. Belki olayın sıcaklığında aynen bunları düşünüyoruz. Ciddi travmalar, üzüntüler yaşıyoruz. Ama sonrası gelmiyor. Malum, balık hafızalı bir toplum olduğumuza dair yerleşik bir söylem de var. Olayları yoğun yaşayıp, çabuk unutuyoruz. Daha önce neler yaşadık, ne facialar gördük. Bağırdık, çağırdık, suçladık, lanetledik…

Bu defa da benzer işler oluyor. Oysa çıkan gürültü bir yana, olayla ilgili üzerinde düşünülmesi, konuşulması gereken bir dizi değerlendirme çıktı ortaya. Hepsi Soma’nın neden olduğu sorusuna cevap bulmaya çalışıyor…”

Evet, Babalar Günü’nde babasız kalmanın acısını yaşayan 432 çocuk, insana değer vermeyen bir anlayışın kurbanı. Çocukları babasız bırakan bu vicdansız anlayış artık son bulmalıdır. Gelişmiş toplumların uyguladığı iş sağlığı ve güvenliği bu topraklarda da egemen olmalı…

Fotoğraftaki kömür, çizme, baret ve kız çocuğuna baktığımda yaşamını kömür madeninden kazanan ailelerin çileli ve risklerle dolu hayatlarına odaklanıyorum. Çocuklarının istikbali için en büyük riskleri göze alan babalar ve babalarını kaybetme korkusuyla yaşayan çocuklar. Fotoğrafa baktığım zaman artık o çizmenin içinde babasının ayakları yok, barete baktığımda babası çocuğunun yüzüne baktığındaki gülen gözleri yok. Fotoğrafa baktığımda o çocuğun dünyasında artık babası yok ve bugün babalar günü ve o çocuğun ‘’babaSIZ günü’’..

Sizler babalar gününe sevgiyle ve heyecanla hazırlanıp kapitalist sistemin size dayattığı sadece o güne özel hediyeleri alırken zaman geçince unutmaya başladığınız Soma’daki çocukların ve ailelerin kaybettikleri evin direği için döktükleri gözyaşlarını hayal ediyorum. İsterdim ki bugün aradan geçen günlere rağmen artık balık hafızalı olmadığımızı oradaki çocuklara ve ailelere hissettirelim, babaSIZ çocukların yarınlarına ortak olalım.

Soma’da hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyor, bu tür faciaları bir daha yaşamamak dileğiyle bütün babaların ‘Babalar Günü’nü kutluyorum.