BEDAVACILIK ÇILGINLIĞI

BEDAVACILIK ÇILGINLIĞI

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekânlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

 

Orhan Veli Kanık’ın ‘’Bedava’’ isimli şiirinde ‘’bedava sirke baldan tatlıdır’’ sözünü hatırlatırcasına peynir, ekmeğin yerine acı suyun bedava olduğu vurgulanmaktadır. Bedelini ödeyebilirsen arabanın dışında değil içinde olursun, sinemanın kapısında beklemeyip film izlersin. Bedelini ödeyemediğin şeylerde ise sadece camekânlardan bakarsın.

 

“Bedava sirke baldan tatlıdır” diyenlerin olduğu bir toplumda bedava kelimesi büyük bir baştan çıkarıcılık gücüne sahip. Karşılıksız kazanma hırsı eşliğinde bedavacılık her geçen gün bir çılgınlığa dönüşüyor.

 

İhtiyacımız olmadığı halde bir şey bedava olduğunda mutlaka almak istiyoruz. Reklam ve promosyonlar, alın teri dökmeden, emek harcamadan kazanmayı özendirmede önemli bir role sahip. Üzücü olan ise giderek tembelleşen bir toplumun temellerinin atılıyor olmasıdır.

 

Temel Aksoy, bu konuda şu tespitleri yapıyor: “… Bir sinema büfesinde büyük bir kutu patlamış mısırın fiyatını 5 TL’den 1 TL’ye düşünce tüketim artar; ama bedava olunca talep patlar. Çok parası olan da az parası olan da mısıra hücum eder. Bedava insanı çıldırtır!

 

‘Bu fiyata değer mi?’ sorusuna hepimizin bir cevabı vardır. Daha çocuk yaşta, elimize geçen ilk parayı harcarken öğrendiğimiz bir hesaptır bu. Elde edeceğimiz zevkle harcayacağımız parayı kıyaslarız. Bu işlem ekonomistlerin deyimiyle bir fayda maliyet analizidir; biz çocuk yaşta bu hesabın ustası oluruz. Bir şeyin bedeli azalırsa ‘fayda maliyet oranı’ artar; fakat söz konusu ürün ‘bedava’ olunca fayda o kadar artar ki aklımız kıyaslama yapamaz olur: İnsan aklı maliyeti olmayan şeylerin faydasını sonsuz zanneder. Bedava sirke baldan tatlı olur.

 

Sanıldığı gibi bedavaya olan düşkünlük, gelirle de ilgili değildir. Fakirler de zenginler de aynı ‘akıl tutulmasını’ yaşarlar. Bedava teklifler zengin fakir tanımaz, herkesi etkiler. ‘Bir alana bir bedava’ teklifiyle ‘Yüzde elli indirim’ aslında aynı oranda indirim yapmak demektir. Her ikisi de tüketiciye aynı avantajı sağlar; ama ‘bedavası’ olan seçenek her zaman daha çok iş yapar.”

 

Fotoğrafa baktığımda; balık yemi ve birisi çocuk eli olan iki el var. Yan tarafta ise dikkat çeken para. Yemi alabilmek için bir bedelin ödenmesi gerekiyor. Eğer bedelini ödemezse sadece yeme bakmakla yetinecektir. Bedavacılık anlayışının önüne geçmenin yolu çocukluk döneminde kazandırılan değerlerden geçiyor. Çocukların bir şeye çabalayarak, bedel ödeyerek sahip olma anlayışını kazanması, tembel bir toplum olmayı engeller.

 

Çalışmak, çabalamak, bir şeyi elde etmek için emek harcamak, bedel ödemek her şeyden önce sağlıklı bir kişilik gelişimi için çok önemli…