BİR GÜNLÜK ANNEM Mİ?

BİR GÜNLÜK ANNEM Mİ?

Acı nedir

Tatlı nedir… Bilmezdin

Dilin damağın ben oldum

Artık isterlerse adımı

Söylemesinler bana

‘Onun annesi’ diyorlar…

Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Arif Nihat Asya’nın ‘’Anne’’ isimli şiirinde belirttiği gibi doğumdan itibaren bize her şeyi öğreten ve bizim yerimize farklı duyguları yaşayan, yerine göre de kendi adının söylenmediği, yavrusunun annesi olarak adlandırılan annelerimiz için bir günlük anneler günü yeterli mi?

Küçük bir varlık olarak dünyaya gelmişiz; bakılmaya, korunmaya, sevilmeye ihtiyacımız var. Bunları her türlü fedakârlığı yaparak gerçekleştiren annedir. Ne kadar zorlu bir süreçtir, küçük bir insan yavrusunu büyütmek ve hayata kazandırmak. Bunu annelerden daha iyi hiç kimse bilemez. Annelik adeta kendinden vazgeçmektir, hayatını çocuğuna adamaktır…

Çoğumuz annemize bir gün değil her günümüz feda olsun diyoruz ama gerçekte öyle olmadığını gerçeklerle yüzleşmek istemeyen toplum olarak hepimiz çok iyi biliyoruz. Geceleri bizim için uyumayan, karşılıksız seven, yemeyip de yediren, giymeyip de giydiren, her an bizi düşünen annemizi büyüyüp iş güç sahibi, evlenip çoluk çocuk sahibi veya arkadaş sahibi olduğumuzda kaçımız yaşlanmış ve yalnız olduğunu düşünerek, pencerenin kenarında oturup gelen gideni seyrederken acaba evladım da bana gelecek mi diye düşündüğünü bilerek arayıp sorarız. Evet, çoğumuzun bir bahanesi vardır anneye gidememek ile ilgili… Sanki anne hep var olacakmış gibi. Annesi hayattayken sevgisini göstermemiş olan bazı evlatlar, annesini kaybettikten sonra mezarının başına gelip toprağını sever veya duvara annesinin fotoğrafını asar. O an ki acı gerçek, önemli olanın anne hayattayken kıymetini bilmek olduğunu öğretiyor.

Bir anne her şart altında çocuğunu nasıl büyütüp geleceğe hazırlıyorsa, çocuk da hayatının ilerleyen safhalarında annesine olan görevlerini eksiksiz yerine getirmeli, onu asla ihmal etmemelidir. Çocuk kaç yaşına gelirse gelsin her zaman annesinin küçük yavrusu ve yaşımız ne olursa olsun annemizi kokumuzdan mahrum bırakmamalıyız; onlarında kokularına doymalıyız. Ölüm ayırdıktan sonra o kokuyu bir daha alamayacağımızı bilmeliyiz. Bir telefonla sesimizi duyurmayı fazla görmemeliyiz, hastane odalarında tek başlarına bırakmamalıyız.

Fotoğrafa baktığım zaman bir anneyi ve kız evladını birbirine sarılmış olarak görüyorum. Ama öyle bir sarılma ki anne bütün bir sevgi ve şefkatiyle yavrusunu sarılıp kucaklayarak bir yandan acısını paylaşıp teselli ederken öte yandan annelik içgüdüsüyle korumasını görüyorum. Sevgi, sıcaklık ve güven gibi insanın en çok ihtiyaç duydukları duyguları bu fotoğraf karesinde görüyorum.

İstediğimiz kadar büyüyelim, kendi ayaklarımız üzerinde duralım annesiz yaşamak çok zordur. Ona olan bağlılığımız, yaşamın ilk anlarından itibaren başlarken son nefesimize kadar devam eder. Bu özellikleri karşısında hiçbir sevgi, ona duyduğumuz sevgiden daha büyük olamıyor. Annelerimizi bir günlük değil daha sıklıkla çocuklarımızla ziyaret ederek hem onları ve kendimizi mutlu etmiş oluruz hem de yarın bizlerde sorulup aranılan olmak istiyorsak çocuklarımıza iyi birer örnek olmuş oluruz. Bir ömür boyu süren anne sevgisini, fotoğraftaki gibi şefkatle kollarını açan anneyi ve anneye duyulan ihtiyacın çarpıcı ifadesini, Zeki Müren’in seslendirdiği unutulmaz şarkıda buluyoruz:

Mazide kalan hatıra gibi

Şefkatli kollarını aç bana anne

Geceler çok soğuk, sessiz ve karanlık

Üşüdüm, üstümü örtsene anne

Anne, anne, anneciğim

Annemize duyduğumuz sevgiden daha büyük bir sevgi olamayacağına inanıyorsak, bu sevgiyi ona göstermeyi asla bir güne sığdırmamalıyız. Davranışlarımız ve sözlerimizle, ona bir yaşam boyu eksilmeyen sevgi göstermeliyiz. Şiirde ve günlük hayatta ‘onun annesi’ desinler ama ben, yaşım ne olursa olsun ‘SENİN OĞLUNUM CANIM ANNEM’… Ben Ayşe’nin oğlu Orhan’ım. Benim yaşam pınarımsın. Şahsında tüm annelerin anneler gününü kutluyorum ve  ‘bir günlük değil bir ömür boyu ANNEM’ diyorum.