HAYAT ÖĞRETMENİ

HAYAT ÖĞRETMENİ

… Eve dönmez bir akşam;

Ve gün yüzlü çocuğu,

Sorar: nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti

Gelir, derler çocuğa,

Baban attaya gitti…

 

Necip Fazıl Kısakürek’in ‘’Babadan Oğula’’ isimli şiirinde belirttiği gibi hiç ayrılmayacağınızı zannettiğiniz babanızın bir gün ölüm haberini alacaksınız. Bu haberi alabilirsiniz demiyorum, alacaksınız diyorum. Çünkü, gerçek olan bu. Bir gün babanız ölecek.

Babalar hep çocuklarına sorarlar: Beni mi yoksa anneni mi daha çok seviyorsun? Çoğumuz annemizi daha çok sevdiğimizi söyleriz ve her ikisinin gözlerine bakıp o anki duygularını gözlemleriz. Annede sevinç, babada hafif bir hüzün vardır. Ta ki kaybedene kadar ikisinin arasına ayrım koymamız gerektiğini anlamayız ve onlara da anlatamayız. Anneler günün de dahi haftalar öncesinden her yerde ve herkeste bir telaş varken babalar gününde o telaşı göremezsiniz. Hep ikinci sıradadır. Hâlbuki hem annenin hem de babanın rollerinin farklı olduğunu unutmazsak bu duyguyu babamıza yaşatmamış olurduk.

Vizesi ve finali olmayan, hele hele yaz okulu hiç olmayan okul olarak tanımlanan hayat okulu, herkesin hayatında çok önemli bir yere sahiptir. Diploması olmayan bu okulda, en etkili eğitmenlerden birisi de babalardır. Bireyin gelişim sürecinde baba, bir rol model olarak adeta çırpınır durur. Temel ahlaki değerlerin edinilmesi, sorumluluk üstlenme ve gereğini yapmak, tutarlı davranmak, hayatın zorlukları karşısında dirençli olmak konularında baba, evladı için önemli bir rol model olarak elinden gelen bütün çabayı gösterir.

Fotoğrafa baktığım zaman bir babanın çocuğunun elinden tutuşunu görüyorum. Fotoğrafta, hayat okulunun fedakâr eğitmeni ve eğitileni var. “Baba muhtemelen ders başında” diyerek, bu fotoğrafı çektiğimi hatırlıyorum. Hayatın yükünü omuzlamak yetmiyormuş gibi evladını hayata hazırlamak gibi ulvi bir çabayı kesintisiz bir şekilde sergilemek takdire şayan olsa gerek. Tıpkı bir navigasyon cihazı gibi hayatımızın her aşamasında darda kaldığımızda elimizden tutup bize yol gösteriyor, tecrübesinden yararlandırıyor. Çocuğun elinden tutup kavrayan el o çocuğa güç ve güven vererek onu koruyor. Babanın rolü de bu değil mi zaten.

Babalık görevinden emekliye ayrılmış bir babaya bugüne kadar rastlanmamıştır. Çocukluk ve gençliğimizde, bu ruh halini pek anlamasak da kendimiz baba olduğumuzda, babamıza ve babalığa dair taşlar zihnimizde oturmaya başlar. Evlatlarını hayata hazırlayan babalar, birer öğüt ustasıdır. Bazıları sıkıcı bulsa da, ben, babalardan gelen öğütleri değerli ve anlamlı bulurum. Onları kaybetmeden, birisine babam nerede diye sorduğumuzda tıpkı şiirdeki gibi birisi bize ‘’baban attaya gitti’’ demeden babalarımızı hem sevelim hem de tecrübelerinden yararlanalım. Sevgimizle annemizi kıskanmasını engelleyelim. İkisi birden bizim yaşam pınarımız. İyi ki varsınız sevgili babalar. İyi ki varsın canım babacığım.