KARARI SİZ VERMEYİN

KARARI SİZ VERMEYİN

… Daha sürer mi dersin bu şaşkınlık?

Yarını ne olacak dünyamızın

Biz yaşımızı, başımızı aldık

Allah çocuklarımıza acısın …

 

Cahit Sıtkı Tarancı’nın  ‘’Şaşkın Dünya’’ isimli şiirinde belirttiği gibi bir yaşa geldikten sonra çocuklarımızın geleceğine dair kaygılar bizi derin düşüncelere itiyor. Çocuğumuzu iyi tanımadan, onun kişilik yapısına, isteklerine dikkat etmeden yarınını biz şekillendirdiğimizde bu kaygıların gerçekleşme olasılığı artıyor ve şaşkın şaşkın nerede yanlış yaptığımızı sorguluyoruz. Ama olan olmuş oluyor. Başkasının adına karar vermeyi, planlar yapmayı pek seven bir toplumuz. Hele söz konusu olan çocuklarımızsa kimse tutamaz bizi…

Bizim ve bizden önceki kuşakların hayatlarında çok önemli roller oynayan kararları, ebeveynler verdi. “Biz böyle bir süreçten geçtiğimize göre bizim çocuklarımız da böyle bir süreçten geçmeli” diyen çok sayıda ebeveyn var. Onlar böyle düşünebilirler ama geleneksel toplumun tutum, davranış ve kalıplarıyla bu çağda sağlıklı bir ebeveyn rolü oynamaları mümkün değil.

Çok farklı bir çağdayız, bunu kabul edip oyunu kuralına göre oynamalıyız. Bunu yapmadığımız takdirde ebeveyn-çocuk çatışmasına kendimizi mahkûm etmiş oluruz. Bu çatışma kazananı olmayan, her iki tarafında kaybedeceği bir çatışmadır. Her şeye karıştığı ve karar verdiği için yeteri kadar sevilmeyen, ilgi görmeyen bir ebeveyn karşısında mutsuz çocuk gerçekten üzüntü verici bir durumdur.

Uzmanlar, sağlıklı olmayan ebeveyn tutumu ve davranışı hakkında şu uyarıyı yapıyor: “Anne ve babanın çocuğu aşırı koruması, çocuğa gereğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucunda çocuk, diğer kimselere aşırı bağımlı kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olacaktır. Bu bağımlılık çocuğun yaşamı boyunca sürebilir. Aynı koruma duygusunu eşinden beklediği için de evlilikleri uzun mesafeli olamaz. Bağımlılıkla bağlılık arasındaki ince çizgiyi de iyi irdelemek gerekir.”

Bunun zıttı olan tutum ve davranış hakkında ise şunları söylüyorlar: “Demokratik ve güven verici bir ortamda yetişen çocuk, kendine ve çevresine saygılı, sınırları bilen, yaratıcı, aktif, fikirlere saygı duyan, fikirlerini rahatlıkla söyleyebilen, kişilik ve davranışları açısından dengeli, sorumluluk duyguları gelişmiş, hoşgörülü, işbirliğine hazır, arkadaş canlısı, duygusal ve sosyal açıdan dengeli ve mutlu bir birey olarak yetişir.’’ Basit de olsa bu yaşlarda karar vermeye ve kendi başına işler yapmaya alışan çocuk, ilerde rahatlıkla kendi adına kararlar almaktadır. Kendi haklarını savunurken başkalarının haklarına da saygı duymaktadır.

Ayrıca; bu tür tutuma sahip anne baba çocuğu olduğu gibi kabul eder. Bu duygularını ise çocuğu sevgi ve sevecenlikle ele alarak davranışa yansıtırlar. Kabul tutumu içinde olan anne ve baba çocuğun yeterliklerini ve ilgilerini göz önüne alır. Onun yeteneklerini geliştirecek ortam hazırlarlar.

Fotoğraftaki kaynakçı ustası ile ürkek bakışlı, izleyici konumundaki çocuk, bana çocukların meslek seçiminde yaşadığı sıkıntıyı hatırlatıyor. Babası çocuğunu yanında çalıştırarak kendi yaptığı işi öğrenmesini ve geliştirmesini isterken acaba çocuk bunu istiyor mu? İş disiplinini kazandırmak ve paranın nasıl kazanıldığını öğretmek adına babasının yanında çalışması bana göre bulunmaz bir fırsat. Çocuğun aynı işi devam ettirme isteği ve arzusu varsa, babasının kurduğu çevre ve düzenden yararlanarak, kendini geliştirip işi daha iyiye götürebilirse babası içinde kendisi içinde en büyük mutluluk ve başarı kaynağı olur. Fakat çocuğun yeteneğine uyup uymadığına bakmaksızın çocuk adına meslek seçimi yapan veya çocuğunun kendi mesleğini sürdürmesini isteyen ebeveynler dünyanın en büyük suçlarından birini işlemiş olurlar.

Ebeveynlerin ölümü veya mal kaybı ile oluşacak olumsuzluklarda Allah’ın çocuklarımıza acımasını istemiyorsak, başarı ve mutluluğu hep birlikte tatmak istiyorsak onların kişiliklerine saygı duyalım ve yeteneklerini geliştirecek ortamı hazırlayalım. Unutmayalım! Her nehir kendi yatağında akar…