MERAKLI ÇOCUK

MERAKLI ÇOCUK

Bilmiyorum kim olduğumu.

Hiç bir şey sorulmasın benden;

Haberim yok olan bitenden.

Bu bahar havası, bu bahçe;

Cahit Sıtkı Tarancı’nın ‘’Çocukluk’’ isimli şiirindeki gibi kim olduğunu bilmeyen çocuk olup bitenden haberi olmadığı için kendisine bir şey sorulmasını da istemez. Çocuk yaştan itibaren etrafında olup bitenin çocuk aklının yettiği kadarıyla da olsa farkında olan çocuk ise merakını gidermek için kendisine soru sorulmasını istediği gibi soru sormak da ister.

Günümüzün dünyasında inovasyon yani yenilik yapmak giderek önem kazanırken toplumların mucit ruhlu insanlara duyduğu ihtiyaç da giderek artıyor. Ülkemizin en ciddi problemlerin başında mucit ruhlu insanların sayısının azlığı olduğuna şaşırmamak gerekiyor. Susturulan, ilgi gösterilmeyen, bastırılan bir çocuk doğal olarak bir süre sonra kendi kabuğuna çekilerek vasat bir insan olarak gelişimini sürdürür.

Türkiye’de vasatlık son zamanlarda ciddi bir biçimde sorgulanmaya başlandı. Ancak bu konu bağlamında çocukların yetiştirilmesi sürecinde yaşanan sorunların üzerinde durulması büyük bir önem taşıyor.

Meraklı çocuğa “çocuğum şimdi icat çıkarma” diyerek tepki gösteren ebeveynlerin çok olduğu bir toplumda inovasyon fukaralığının kaçınılmaz olduğu da bir gerçek.

Adem Güneş, bu konuda odağa merakı alarak şu tespitleri yapıyor: “Merak duygusu bir el bombasının pimi gibidir. Nasıl ki üzerindeki pim çekilmeden el bombası hiçbir harekete geçmez, olduğu yerde sakin ve saf saf durur… Merak duygusu uyandırılmamış veya yanlış yöntemlerle tahrip edilmiş bir çocuk da siz ne kadar itelerseniz, ne kadar çekerseniz çekin, öğrenmeye karşı bir taş yığını gibi düştüğü yerde kalır. Önüne ödevler gelir gider, ödev ona, o ödeve bakar, anne baba ile hır gür olur ama çocuk ödevini yaparken oflar puflar. Sanki o ödev, o ders ona işkence gibi gelir.

…Merak duygusu uyanmış veya merak duygusu çocukluk yıllarında tahrip edilmemiş bir çocuk, pimi çekilmiş bir el bombası gibidir. Düştüğü yeri darmadağın eder. Yaşamı merakla sorgular, öğrendiği her şeyi hızlı bir şekilde zihnine yerleştirir, gördüğü yeni şeylere karşı ilgisi uyanır, duyduğu her bir yeni bilgiyi öğrenmek için sorular sorar.

Örneğin, daha ilk çocukluk yıllarında çocuk, merak duygusundan dolayı ve dünya adını verdiğimiz bu gezegendeki yaşamın nasıl olduğunu öğrenmek ister. Çekmeceleri kurcalamak, dolapları açıp içindeki kendisinin ilk defa gördüğü eşyaları eline almak, kapıları açıp kapamak, suya elini sokarak teninde oluşan duygu değişimini hissetmek ister. Ama maalesef, günümüzde anne babalar çocuklarının bu meraklı davranışlarını çok defa ‘yaramazlık’ veya ‘şımarıklık’ olarak algıladığı için hep bir engellemeler ile çocuğun merak duygusunu köreltmektedirler…”

Fotoğrafa baktığım zaman arabanın camından dışarıya bakan bir çocuğu görüyorum. Ağzında emziğiyle dışarıya bakan bir çocuk etrafını izliyor. İşte bu noktada, çocukların merak duygusunu körelten toplumların bu çağda hangi bedelleri ödeyeceğine odaklanıyorum.

Çocukların merak duygusunu köreltmeyelim ki çağımız inovasyon çağı olduğu için meraklı çocuklarla inovasyona önem veren toplum olarak insanlık adına geleceğe yön verebilelim.