OLUMSUZ İNSANLAR

OLUMSUZ İNSANLAR

Ben sarhoş değilim, yol sokak sarhoş!

Hancıyı kaybettim, hanı kaybettim.

Hayatı sayfa sayfa okuduğum boş,

Sonundaki, imtihanı kaybettim!

 

Bekir Sıtkı Erdoğan’ın ‘’Kaybettim’’ isimli şiirinde belirttiği gibi bazen yaşadıklarımız o ana kadar yaşadıklarımızı unutturacak kadar bizi hayattan zevk almaz hale getiriyor. Neden bu hale geldiğimizi kendimize samimi bir şekilde sorarak gerçekle yüzleştiğimizde olumsuz insanların katkısını rahatlıkla görebiliriz. Her insanla aynı frekansı, aynı dokuyu tutturacağız diye bir şey yok. Size olumsuz görünen biri başkasına oldukça olumlu görünebilir. Önemli olan sizin birbirinize nasıl olduğunuz ve birbirinizi nasıl etkilediğinizdir.

İnsan ilişkileri büyük bir sarsıntı geçirirken olumsuz insanlar bu sarsıntıda büyük bir rol oynuyor. Giderek zorlaşan hayat koşulları karşısında yaşama sevincini diri tutmak zorlaşırken bir de olumsuz insanlar tarafından kuşatılmış olmak tam bir felaket olsa gerek.

İnsanlar bazı zamanlar olumsuz düşünebilirler, bunda bir sorun yok, her zaman mutlu olmak elbette mümkün değil. Sorun olan, olumsuz düşünmeyi bir yaşam haline getirmektir. İşte hayatı çekilmez hale getirenler bu tip insanlardır.

Ekrem Öztürk, bulundukları ortamı zehirleyen çeşitli insan tiplerini şu şekilde sıralıyor:

  • Kendi ihtiyaçlarını diğerlerinden daha önemli ve acil zanneden “benciller”,
  • Kuralların kendileri için değil de diğerleri için koyulmuş olduğunu düşünen “asiler”,
    •Sorumluluk üstlenmekten kaçan, sürekli etrafını suçlayan “hamlar”,
  • Kendi istedikleri olmayınca sorun çıkaran “huysuzlar”,
  • Öfkeli, sivri dilli, saldırgan tavırlı “kavgacılar”,
  • İğneleyici ve küçümseyici sözlerle etrafta sürekli negatif bir hava estiren “kibirliler”,
    •Hemen her konuda kendi görüşünü herkese kabul ettirmek isteyen “çokbilmişler”,
    •Her durumu dramatikleştiren, sürekli sızlanan ve her şeyden şikâyet eden “mızmızlar”,
    •Egoları şişkin, kendilerini mükemmel zanneden ”narsistler”,
  • Her şeyi kontrol altında tutmaya çalışan ve etrafındaki herkesi bu aşırı kontrolle kasıp kavuran “obsesif-kompulsifler”,
  • Her durumda mutlaka olumsuz bir yön bulan “felaket tellalları”.

Ekrem Öztürk’ün bu konu bağlamında yaptığı tavsiye önemli: “Şurası bir gerçek ki, havamızı zehirleyenler hep olacak. Bizim bunlara rağmen içinde bulunduğumuz ortamları temiz tutmayı başarmamız lazım.

Havanızı zehirlemeye devam eden, kendilerini değiştirmeye direnen insanlar varsa size tavsiyem kendinizi onlardan korumanızdır. Bence hemen -eğer mümkünse- insan perhizi yapmaya başlayın.”

Fotoğrafa baktığım zaman karın soğuğundan korunmak için ahşap pencereleri kapalı eski bir evi ve o soğukta kendini koruyacak penceresi olmayıp sararmış, dökülmüş yapraklarıyla bir ağacı görüyorum. Hepimizin iş, arkadaş ve aile hayatında bize zarar verip ruh ve beden sağlığımızı tıpkı ağacın yapraklarının sararıp dökülmesi gibi yok etmeye çalışanlar olabilir. Bunlardan kendimizi koruyup baharda çiçek açan ağaçlar gibi tekrar yeşerip canlanmak istiyorsak bize zarar veren insanlara karşı yerine ve zamanına göre tıpkı eski evin penceresinin kapatıldığı gibi kendimizi kapatıp korumamız gerektiğine inanıyorum.

Hayat güzel ve yaşamaya değer, kendimizi olumsuz insanlara teslim etmeyelim…