ÖMÜR DEDİĞİMİZ ŞEY

ÖMÜR DEDİĞİMİZ ŞEY

Beni benden çıkardınız

Beni benden aldınız

Göz görmeye-görmeye

Bir uzağa bıraktınız

Kendime dönmeye artık çok geç.

 

Özdemir Asaf’ın ‘’Ben Size Ne Yaptım’’ isimli şiirinde belirttiği gibi ömür geçiyor ve geçerken de yaşadıklarımız bizi bir şeylere yaklaştırırken bir şeylerden de uzaklaştırıyor. Yaşımız ilerledikçe gençlik yıllarımızdaki duygu ve düşüncelere dönmemiz mümkün değil. Yaşlandıkça saçlarımız dökülüp beyazlaştığı, dişlerimizin döküldüğü gibi duygu ve düşüncelerde dökülüp değişebiliyor.

Dünyada sahip olduğumuz yaşam süresi kelebeklerin ömrüne göre çok uzun, kaplumbağaların ömrüne göre ise çok kısa. Kelebeğe göre şanslı, kaplumbağaya göre ise şansızız. Ama doğmak nasıl bizim elimizde değilse yaşama veda etmek de bizim elimizde değil. Başı ve sonu belli olan bir hayatta nasıl yaşadığımız çok önemli.

İsteklerimizi erteleyerek, başarı için yalanlarla dolu bir hayat sürerek, başkalarına sürekli çelme takan yükselmelerle dolu bir yaşam veya bunlardan uzak durarak her günün hakkını verip, dürüstlükten sapmadan kendi yaşam mücadelemizi sınırlı ömrümüz dâhilinde vermek bizim elimizde.

Hiç yaşlanmayacağımızı düşünerek yaşasak da yaşlanıyoruz ve bu süreçte kendimizle hesaplaşıyoruz. Çetin Altan, bu süreçle ilgili önemli tespitler yapıyor: “Doğrusu hiç aklıma gelmemişti, yüzyıllık bir takvimin dörtte üçünü tüketip, arkamda bırakacağım.

Gençken ömür gölünün öteki kıyısı, o kadar uzaklarda görünüyor ki… Ve o kıyıya yaklaştıkça, çok yakın görünüyor arkada bıraktığın kıyı. Kıyıları her yolcusuna göre değişip duran, büyülü bir sudur ömür gölü…

Bazen düşünüyorum:

– Hayat bana ne öğretti, diye…

Pek bir yanıt bulamıyorum. Sadece gözlemim o ki, bedelini ödemeden geçemiyorsun ömür gölünü. Ya bedelini peşin peşin ödeyerek yaklaşıyorsun öteki kıyıya; ya öteki kıyıya bedelsiz yaklaşmaya kalkıyorsun ve kabaran dalgalarıyla göl, mutlaka senden çıkartıyor geçişin bedelini.

Bazen ‘başarı nedir’, ‘mutluluk nedir’ soruları da takılır aklıma… Örneğin kimi servet sahibi olmayı başarı zannediyor, kimi politik paye sahibi olmayı. Bana sorarsanız ‘başarı’nın çıtası çok daha yüksek.

Kimseye yalan söyleme ihtiyacını duymayacak bir düzeye erişmiş olarak yaşamaktır başarı; dürüst olduğundan ötürü değil, ihtiyaç duymadığından ötürü.”

Fotoğrafta, ömrünün baharında olan bir genç çocuk ve ömrünün son demlerinde olan bir yaşlı var. Yaşlı olan istese de artık başa dönemez, bir pişmanlığı varsa bir şeyi değiştiremez. Yitirilen dişler, yüzdeki gözlük, kırışık alın son demlerin işaretleri… Genç çocuk, ömür gölünün karşı kıyısına yıllar sonra yaklaşacak. Yaşlılığında pişmanlık yaşamak istemiyorsa başarının tanımını doğru yapmalı…

Ömür dediğimiz şey sonlu. Yaşlılığımızda pişmanlık yaşamak istemiyorsak, her günün kıymetini bilmeli, yalana ihtiyaç duymayan bir hayat sürmeliyiz…