YAŞLILARA SAYGI

YAŞLILARA SAYGI

Mesnevi’nin ilk on sekiz beyti;

Ağladım her yerde hep ah eyledim.

Gördüğüm her kul için ‘dostum’ dedim.

Herkesin zannında dost oldum ama,

Kimse talip olmadı esrarıma.

Hiç değil feryadıma sırrım uzak,

Nerede bir göz, nerede bir can kulak!

Yıllardır 60 yaşın üzerinde belini öne doğru eğmiş, yol yürüyemeyen, ayakta duramayan, hemen oturma ihtiyacı hisseden yaşlı insanları görürdüm ve bu hallerine üzülürdüm. Yol yürüyemediği ve ayakta duramadığı için babaannemi düğünüme getirmek istemeyen, evde tek başına kalmasına göz yuman babama isyan etmiş ve babaannem gelmezse düğün yapmam demiştim. Düğünümde babaannemin salondaki o bakışı ve koluna girerek ayakta tutup fotoğraf çektirdiğimizdeki mutluluk gözümün önünden hiç gitmezdi. O mutluluk dolu bakışları hep belleğimin en güzel yerinde yer kaplar.

Yabancı turistlerin 75-80 yaşlarında tatil yerlerindeki dans edişlerini gördükçe kendi insanımızın yaşlılığı bende hep burukluk yaratırdı ve ne yapabilirim sorusunu hep kendime sorar cevaplarını arardım. Asıl unuttuğumuz veya kavrayamadığımız şeyin insan yaşlandıkça yaşlılığını kabul etmiyor ve aynaya baktığında kabullenmemenin sonucu olarak üzgün ve korkak bir şekilde ‘ben bu muyum?’, ‘aman Allah’ım!’ cümlelerini kuruyor. Önce yaşlılığımızı ve bunun normal bir süreç olduğunu anlamalı, kabullenmeliyiz. Ortaokul yıllarımızda 43 yaşındaki babamız bize olgun görünürken şimdi biz 43 yaşına geldiysek neden kendimizi çocukluğumuzdaki babamızın yaşındaki gibi görmüyoruz. Saygıyı ancak onları anlayarak ve çözüm üreterek gösterebiliriz.
Ayakta bir dakika duramayan ve beş metre yol yürüdükten sonra oturan, her geçen gün daha kötüye gidiyorum diyen 70 yaşındaki hastamı belde kanalda darlık nedeniyle ameliyat ettim ve bir ay sonra geldiğinde bana bir hediye alarak, tıpkı düğünüme gelen evde tek başına bırakılmamış babaannemin gözlerindeki sevince benzer sevinçle karşımda buldum ve hediye için zahmet ettiğini, gerek olmadığını söylediğimde bana ‘doktorum, yıllardır ya evde tek kalırdım, otururdum veya alışveriş merkezinin girişinde boynumu büker oturur ve gelen geçeni izlerdim, yürüyemezdim ve zoruma giderdi.  Hediyeni kendim yürüyerek büyük bir keyifle kendim beğenerek aldım ve çok mutluyum, teşekkür ederim’ dedi. Yürüme ve kendi ihtiyaçlarını giderebilmenin, kimseye muhtaç olmamanın mutluluğu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Yaş yetmiş iş bitmemişin haykırışıydı. Mesnevi’nin ilk on sekiz beytinde belirttiği gibi ağlayıp her yerde ah dileyenin sesine kulak verip onları kaderine teslim etmeyip çözüm üretmeliyiz. Gerçek saygı bu olsa gerek.