HAYAT DOKUNMAK

HAYAT DOKUNMAK

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi

Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin

Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında

Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin

Seni görür görmez özgürlüğümden utandım

Söyle ne içersin, çay mı kahve mi

Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

 

Attila İlhan’ın ‘’Sana Ne Yaptılar’’ isimli şiirindeki gibi çoğumuz bazen gördüğümüz insanların hayatın yükü altında ezildiğini ve hayatın zorluklarını göğüsleyemediğini gözleriyle, yüzlerindeki basit mimiklerle anlattığını görebiliriz. Bunları görmezden gelmek insan olmanın erdeminden uzak olmakla eşdeğerdir. En basit şekliyle hal hatır sorup bir çay veya kahve ikramı ile birlikte dinlemek, ona değer vermek toplumsal mutluluk adına büyük bir kazanç olur.

Hayatın yükü insanlar için giderek artarken bu yük de her geçen gün daha zor gelmeye başlıyor. Özellikle günümüzde yaşam mücadelesinde gemisini kurtarıp kaptan olduğuna inananların çoğu başkalarının yük ve zorluklarıyla ilgilenmeyi aklından bile hiç geçirmek istemiyor.

Bu konuda bir uyandırma görevi yapması gereken medya görevini ihmal etmeye devam ediyor. Çünkü evine et götüremeyenler, çocuğunun okul masrafını karşılamakta zorlanan aileler, çarşı ve pazarda el yakan fiyatlar, büyük şehirlerde hızla artan ev kiraları, işsizlikten bunalanlar giderek daha az gündem konusu oluyor.

İnsanlar dünyaya bir defa geliyorlar ve insanca bir yaşam herkesin hakkı. Bu anlayışla hareket ederek insanların hayatına dokunulmalı, yaşadıkları zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olunmalı.

Aydan Özdemir, bu konuda şunları öneriyor: “Hayata dokunabilen insanlar diye bir tanımım var benim. Bu insanüstü bir özellik değil aslında. Bir insanın hayatına dokunup, o kişinin mutlu olmasını sağlamak için bir ilişkiniz olması da şart değil.

Yolda yürürken gördüğünüz bir çocuğa gülümsemeniz onun hayatı sevgi dolu algılaması için yeterlidir. Takside giderken şoför ile sohbet etmeniz onun kendini görünmez hissetmemesi için yeterlidir.

Hastanelerin bekleme salonunda ağlayan bir hasta yakınının yanına gidip sadece elini tutmanız onun yalnız olmadığını düşünmesi için yeterlidir. Kendini kötü hissettiği için çevresine duvar örmüş bir insan ile duvarın üzerinden iletişim kurmanız onun duvarları yıkıp hayata dönmesi için yeterlidir.

Kısacası bir hayata dokunmak çok zor değildir. Hayatla, kendi ile barışık, çevresini görmezden gelmeyen herkesin yapabileceği bir şeydir bu. Hayatta at gözlükleri ile dolaşmak insanları birçok gereksiz yükten kurtarır evet ama kendisinin ihtiyacı olduğunda ‘neden kimse umursamıyor?’ deme hakkını elinden alır o insanın…

Bir arkadaşım insanların hayatına dokunabildiğimi söylemişti… Bu konuşmadan sonra çok düşünmüştüm. Gerçekten ben insanların hayatına dokunabiliyor muyum? Diye…”

Fotoğrafta bir göz odada kapısında sevginin ifadesi olan kalp figürü, bir yer sofrası ve hayatın zorluklarına rağmen mutlu bir aile tablosunu görüyorum. Kapıya yaptırılmış olan kalp figürü her türlü zorluğa rağmen basit bir dokunuşla nasıl mutlu olunabileceğinin bir simgesi. İnsanları hayatın zorlukları kadar ilgisizlik de üzer. Bencilliğin arttığı bir dünyada huzursuzluk da giderek artıyor.

Bireysel kurtuluş ve mutluluklar yerine toplumsal mutluluğa odaklanarak insanların hayatına dokunmalıyız. Basit müdahalelerle, basit kelimelerle, insan olmanın erdemiyle birbirimize birbirimizin farkında olduğunu güzelliklerle, sevgiyle hayatlara dokunarak hissettirmeliyiz.