HEPİMİZ YAŞLANACAĞIZ

HEPİMİZ YAŞLANACAĞIZ

Öyle çabuk geçiyor ki günler

Hele sen de bir bak hayatına

Yarın bitecek sanki her şey

Yarın ölecek gibiyiz.

Daha doymamışız yaşamasına

Günlerimiz dün bir, bugün iki

Sakın bir şey bırakma yarına

Yarın yok ki.

 

Özdemir Asaf’ın ‘’Bugün ve Bugün’’ isimli şiirindeki gibi günlerimiz dün bir, bugün iki ve hayat devam ederken gelip geçiyor. Bir, iki, üç gün derken bir şeyleri ötelediğimizi unutuyoruz. Bir zamanlar çocukken öyle çabuk geçiyor ki günler bir bakmışız yaşlanmışız. Yaşama doyamamak, yaşında yapman gerekenleri hep yarın var diyerek ötelemek olsa gerek. Hâlbuki yarın yok hep bugünün var olduğunu bilmeliyiz. Hangi yaşta olursak olalım ‘’bugün’’ var olmalı.

Doğurganlık oranları giderek düşerken yaşlıların sayısının toplam nüfus içerisinde giderek bir artış sergilemesi dünya nüfusunu hızla yaşlandırmakta.

Yaşlılar için büyük ailelerin var olduğu, dayanışmanın esas olduğu yapılar daha mutlu günlerin yaşanmasına imkân sağlarken günümüzün dünyasında gerçek olan, toplumsal yapıların giderek parçalanıyor olmasına bağlı olarak yaşlılar için sorunlu bir döneme kapı aralıyor olması.

Uzmanlar, genel olarak yaşlıların yaşadığı sorunları 4 boyutta ele alıyor. Bu konudaki görüşleri kısaca özetlediğimizde birinci sorun, sosyokültürel sorunlardır: Yaşlıların yaşadığı sosyokültürel sorunların başında; aile yapısındaki değişimler, yalnızlık, barınma sorunları, rol kaybı ve ulaşım gibi faktörler gelmektedir. Değişen hayat şartları, toplum yapısının yanı sıra, aile yapısını da değiştirmektedir. Şehirlerde, aile yaşamında yaşlılara yer verilmemektedir. Bu durum, kendilerini yalnız ve işe yaramaz hisseden yaşlıların psikolojik yönden yıpranmasına neden olarak, kalan ömürlerini zorlaştırmaktadır.

Fiziksel direnç ve maddi gelirin azalması, yaşlıların toplumsal yaşama daha az katılmalarına neden olurken, sosyal yaşamlarını da sınırlandırmaktadır. Toplumu oluşturan bireylerin, sevgi, saygı ve hoşgörü içinde bulunarak, yaşlıların bu dönemlerinde hayattan kopmamalarını sağlamaları gerekmektedir.

İkinci sorun, ekonomik sorunlardır: Yaşlanan bireyin fiziksel olarak çalışmaya uygun olmaması ya da emekli olmasından dolayı işinden ayrılması, gelirinde belirgin bir oranda azalmaya sebep olmaktadır. Gelirdeki azalma, yaşlının rol ve statüsünü, aile ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir. Aile içindeki otoritesini kaybettiğini düşünen yaşlılar, daha hırçın ve mutsuz olmaktadır.

Üçüncü sorun, biyolojik sorunlardır: Biyolojik sorunların temelini, yaşlıların fiziksel rahatsızlıkları oluşturmaktadır. Yaşlıların çalışma hayatından uzaklaşmasına sebep olan en büyük etken, yaşadıkları sağlık sorunlarıdır.

Dördüncü sorun, psikolojik sorunlardır: Yaşlılıktaki psikolojik sorunlar; eskiye bağlılık, yeniliklere uyum sağlayamama, Alzheimer hastalığı, intihar, depresyon, uyku bozuklukları, ölüm korkusu ve narsistik şeklinde sıralanmaktadır.

Eşini ve yakınlarını kaybeden birçok yaşlı da, ölüm korkusu artmaktadır. Değişen fiziksel görünüş, ortaya çıkan sağlık sorunları ve kendi kendine yetemez duruma gelmek yaşlıda psikolojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.

Fotoğrafa baktığım zaman yaşlılığın getirdiği sorunlara odaklanıyorum. Bir tarafta bugünün çocuğu ve yarının yaşlısını görürken yanında bugünün yaşlısını ve dünün çocuğunu görüyorum. Yaşlı olana baktığım zaman yaşlılık öncesi sahip olunan güzellik ve enerji artık geride kalmış. İnsan, çocukluk döneminden sonra sevgi ve ilgiye en çok bu dönemde ihtiyaç duyuyor.

Hepimiz kaçınılmaz bir şekilde yaşlanacağız. O zaman ihtiyaç duyacağımız sevgi ve ilgiyi şimdinin yaşlılardan eksik etmemeliyiz ki yaşlılığımızda aynı sevgi ve ilgiyi görebilelim.