HİÇLİK MAKAMI

HİÇLİK MAKAMI

… Selam olsun bizden güzel dünyaya ,

Bahçelerde hala güller açar mı?

Selam olsun sonsuz güneş …

 

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘’Selam Olsun ‘’şiirinde belirttiği gibi güzel dünyaya selam olsun diyebilen ve bahçelerde açan güllerin farkına varabilen, aldığı nefesin ve yaşadığı her anın kıymetini bilen insanlar kaldı mı? Günümüzde, şan ve şöhret kazanmak için değerlerinden vazgeçen, güç ve makam sahibi olmak için inanmadığı işleri yapan, her konuda bilmeden fikir sahibi olduğunu düşünen insanlar çoğunlukta…

VIP salonundan geçmeye can atanlar, evinin kapısına Dr, Avukat gibi ünvanları yazdıranlar, televizyonlara çıkıp her konuda konuşabildiğini sananlar, “bugün beni başbakan aradı” diye yazısına başlayan yazarlar. Özetle, insanlık yerine güce yakın olmaya çalışan çok sayıda kişi var ortalıkta.

Adanalı, Taha Toros, “Mazi Cenneti” adlı kitabında çok sayıda “değerli insan”ın hayatından örnekler veriyor. Bu insanların mütevaziliği, güce yanaşmak yerine insanlığa bir şeyler vermek arzusu, statü insanı olmak yerine gönül insanı olma çabası günümüzün “önemli insan” ında rastlanmayan özellikler olarak dikkat çekiyor.

Taha Toros, belirttiğim kitabında büyük âlim İbnülemin Mahmud Kemal Bey’den ilginç bir örnek veriyor: “Musiki toplantılarının birinde konuklardan biri, bilgiçlik satan şarlatanlara değinerek, ‘Onlar kendilerini her fırsatta, basınla umuma tanıttırdılar. Siz, bunca zaman büyük bir alim olduğunuz halde, niçin kendinizi, kendinizden başkasına bildirmek istemiyorsunuz?’ deyince, Mahmud Kemal Bey’in cevabı şu oldu: ‘Ben, bilmek için, yıllarca okudum. Onlarsa, bilinmek için okudular’. ”

İbnülemin Mahmud Kemal Bey, günümüzdeki sorunun püf noktasını ortaya koymuş: “Bilmek” ve “bilinmek” arzusu. Bilinmek, bilmenin yerine geçtiği için kalıcı bir eser, yaratıcı bir düşünce ve gönül insanı artık hayal olmaya başladı.

Fotoğrafa baktığım zaman dağın tepesinde, yükseklerde, bulutların ve sislerin arasında zirveye ulaşmış bir insanın mağrur duruşunu ve bakışını görüyorum. Kendinden emin. Zirveye çıkarken kim bilir ne kadar zorlanmıştır? Ama zirvede tutunmak için ne yapması gerektiğini biliyorsa inerken de aynı mağrur duruşu sergileyecektir. Evet, inerken diyorum, çünkü buradaki inmek kelimesini  kaybetmek anlamında değil, mutlak gerçek olan toprağın altına inmek yani ölüm ile eşdeğer kullanıyorum. Gücümüz ne olursa olsun sonunda ruhun bedenden çıktığı bir an gelecektir. İşte o an geride bıraktığın eserlerin, yetiştirdiğin hayırlı evlatlar ve doğru yerde doğru insanlara tanıdığın fırsatlar seni ‘’Hiç’’ değil ‘’Saygı ve Sevgi ile anılan’’ yapacaktır. Sadece bugünü değil yarını da  düşünmemiz gerekir.

Nasreddin Hoca’ya ait bir hikâye bugüne dair çok şey anlatıyor:

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce,
sormuş Hoca: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp “Hiiiç” demiş.
“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca
Ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım:‘Hiçlik Makamı’nda.

İnsan ilişkileri maalesef bir soğukluk, bencillik, makam ve güç hırsı ile duyarsızlık eşliğinde üzücü kırılmalar yaşıyor. Sevgisiz ve muhabbetsiz bir dünya, kimseye mutluluk getirmez. Benden selam olsun güzel dünyaya, benden selam olsun farkına vardığım açan güzel güllere, benden selam olsun kendi kişisel çıkarı için kardeşini satanlara ve yaşından utanmadan yalan söyleyenlere, benden selam olsun hırs ve egosuna yenik düşüp ‘’Hiçlik Makamı’’ nı yaşayanlara yani bu yalan dünya ile avunanlara…