HANGİMİZ ENGELLİYİZ?

HANGİMİZ ENGELLİYİZ?

Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir…

Mevlana’nın da belirttiği gibi içerisinde bulunduğumuz toplumda aynı duyguları paylaşabiliyorsak toplumsal barışı ve mutluluğu yakalayabiliriz. Birbirimizin sorunlarına duyarlı olabiliyorsak, çözüm arayabiliyorsak sevgiden, saygıdan bahsedebiliriz. Bu duygular olmadığı müddetçe istediğimiz kadar konuşalım sadece konuşmuş oluruz.

Beyin ve Sinir Cerrahisi alanında çalışan birçok meslektaşımdan  acil servis veya ameliyathane kapısında ağır travmalı bir hastanın yakınları ‘doktor; ne olursun yavrumu kurtar’ veya ‘Allah’ım; eşimi, çocuğumu bana bağışla’ şeklinde feryatla yardım isterler. Bizler görevimizi yapıp yaşattıktan sonra hastanın bilincinin açılmasını, kendine gelmesini bekleriz ve hasta kendine geldikçe organlarından birinin travma sonrası hareket etmediğini gördüğünde üzülür, içine kapanır. Yakınlarının bu noktada hastaya psikolojik desteğini beklerken onlar hastadan daha çok üzülüp yardım edemez hale geldikleri gibi hastaya daha da olumsuz görüntü sunarlar. Acil servis önündeki sözleri unuturlar ve sevinsek mi, üzülsek mi diye düşünmeye başlarlar. Gönül ister ki bunlar hiç yaşanmasın, fakat yaşam devam ettiği sürece bunlarda yaşamın bir parçası ve yaşanacak. Hangimizin başına bir kazanın gelmeyeceğini söyleyebiliriz.  Elbette ki tüm tedbirleri alıp dikkatli yaşayacağız, sorumluluklarımızı bileceğiz fakat buna rağmen başımıza olumsuz bir şeyler gelebileceğini de unutmayacağız.

Başımıza ne gelirse gelsin ‘olmasaydı daha iyi olurdu’ cümlesini kullanmakla beraber  ‘bundan sonra ne yapabilirim? Nasıl başarıp mutlu olabilirim ve kendi ihtiyaçlarımı giderebilirim?’ yaşam felsefemiz olmalı ve etrafımızdaki insanlara bunu benimsetmeliyiz. Bu anlattıklarımı yaşamadan, günlük hayatın içerisinde hangimiz çocuğumuza yeteri kadar zaman ayırıp basketbol oynamayı veya herhangi bir şeyi  paylaşmayı deniyoruz. Hangimiz sevincimizi sevdiklerimizle yeteri kadar paylaşabiliyoruz. Hangimiz eksik olan bir şeyleri görüp onu spor, sanat, edebiyat  v.b. alanlarda hem kendimiz için hem de toplum için geliştirmeye çalışıyoruz. Zamanımızı ne kadar verimli kullanabiliyoruz? Zamanı verimli kullanmak sadece hep çalışmak mı yoksa hem çalışmak, hem sevdiklerine zaman ayırmak hem de toplumsal sorumlulukları yerine getirecek kadar gerekli eylem ve söylemlerde bulunmak mıdır?

Fotoğrafa baktığım zaman protez bacağını bir kenara bırakıp belki de işe ara verip basketbol oynamanın keyfini yaşayarak ‘hiçbir şey yaşamama ve sevincime engel olamaz’ sesini duyuyorum. Evet, fotoğrafa baktığımda ‘HANGİMİZ ENGELLİYİZ?’ sorusunu kendime sormaktan alamıyorum. Bu olumsuzlukları yaşamadığı halde bu fotoğrafdaki duyguyu yaşayamayanlar mı yoksa her türlü engele rağmen bu fotoğraftaki  duyguyu  yaşayanlar mı engelli? Asıl engel yüreğimizdeki ve düşüncelerimizdeki engeller. Aynı duyguları paylaşmasını bilirsek engelleri kaldırmayı da biliriz.