HAYATA HANGİ PENCEREDEN BAKMALI?

HAYATA HANGİ PENCEREDEN BAKMALI?

…Kara gözlerindeki umut

Siyah saçları kadar karamsardı

ve kadere küsmüştü O, bir kere…

 

Ahmet Muhip Dıranas’ın ‘’ Kara Gözlerin ’’ isimli şiirinde belirttiği gibi gözlerdeki ifade bazen karamsar bazen ümit doludur. Karamsarlığın siyah saçların rengi kadar umutsuz olması çaresizliği de beraberinde getirir.

John Lennon, “hayat; sen planlar yaparken başına gelenlerdir” diyor. Ne kadar güzel söylemiş! Hayat, gerçekten her zaman planlandığı gibi ilerlemez. Bazen bizden, bazen de bizden kaynaklanmayan nedenlerle oluşan sorunlar ve engeller hayat akışımıza olumsuz etki de bulunabilir. Bu noktada yaşanabilecek en kötü şey, çaresizlik ve umutsuzluğa kapılıp çözüm üretemeyecek hale gelmektir.

Fotoğrafa baktığım zaman naylondan yapılmış derme çatma bir sığınak var. Ev değil, naylondan bir sığınak. İçinde elektrik ve suyun olmaması, yerde yatılması, odun ateşi veya piknik tüpünde yemek pişirilmesi, tuvalet ve yıkanma ihtiyacının ilkel koşullarda karşılanmasına karşılık naylon sığınağın pencere niyetine yırtılmış deliğinden dış dünyaya bakan kişinin gözlerindeki umut çok etkileyici. Fotoğraftaki bu gözler, dertlerin ve sorunların göreceliliği üzerine bizleri düşünmeye davet ediyor. En küçük bir sorun karşısında şikâyet ve çaresizlik sergileyenler, bu fotoğraftaki yaşam koşulları ve gözler karşısında çok fazla bir anlam ifade etmiyor…

Başarmak ve mutlu olmak için hayata hangi pencereden baktığını bilmek gerekir. Büyük pencereden baktığın zaman bütünün içindeki bazı detayları görememek umutsuzluğa ve çaresizliğe neden olabilir. Küçük bir pencereden baktığın zaman da bazı fırsatları kaçırmanın acısıyla kendini çaresiz hissedebilirsin. Önemli olan çare aramak ve çaresizlik girdabına kapılmamaktır. Aksi takdirde tehlike çok daha büyük olacak ve öğrenilmiş çaresizliğe kapı aralanacaktır. Kendi pencerenden bakarken başkasının baktığı pencereyi de unutmayacaksın. Televizyon kanallarında aynı konuda farklı kanalların farklı yorumları da bunun en güzel örneği değil midir? Kabullenme, elinden bir şey gelmeyeceğine inanma, pasifize olma, özgüven kaybı ve başkalarına inanmama, umutsuzluk ve içe kapanma öğrenilmiş çaresizliğin işaretleridir.

Ne güzel atasözümüz var: Çıkmadık candan umut kesilmez. Kaybedileceğini düşündüğümüz bir şeyden vazgeçmememiz gerektiğini söylüyor. Bu sözün gereğine günümüzde kulak asmıyoruz: Varsa da, yoksa da umutsuzluk ve çaresizlik!  Bardağın dolu kısmından bakmayı öğrenmek umutsuzluğun ve çaresizliğin panzehiridir.