KAHVEHANE KÜLTÜRÜ

KAHVEHANE KÜLTÜRÜ

Ne var şu kahvede bilmem ki sığmıyorsun eve

Gelin de bir bakalım… Buyrun işte bir kahve:

Çamurlu bir kapı, üstünde bir değirmi delik;

Önünde tahta mı, toprak mı Sorma, pis bir eşik.

Şu gördüğüm yer için her söylesem câiz;

Mehmet Akif Ersoy’un ‘’Mahalle Kahvesi ‘’ isimli şiirinde kahvehaneleri kötü göstererek insanlarda kahvehanelere karşı kin ve nefret duygusu uyandıracak şekilde bir tanım mevcut. Gördüğü kahvehane için olumsuz anlamda ne söylesem yeridir ifadesi nefretinin en güzel örneği. O günün şartlarında söylenen bu sözler dönemsel değişiklikler gösterebilmekte ve kendi döneminin entelektüel birikimini yansıtmaktadır.

Kahvehanenin bu topraklarda varlık göstermesinin başlangıcı çok gerilere gidiyor ve 1550’lerde İstanbul’da ilk kahvehane açıldı. Bir kamusal alan olarak çok sayıda insanın bir araya geldiği kahvehaneler zaman içinde kendilerine has bir kültür oluşturdu.

“Ekmek Teknesi” adlı dizide Hasan Kaçan, “Heredot Cevdet” tiplemesiyle bir kahvehanede anlattığı hoş hikâyelerle ekran karşısında herkesi büyüleyerek önemli bir sosyal mekân olarak kahvehanelerin bizim kültürümüzde ayrı bir yeri olduğunu gösterdi.

“Gönül ne kahve ister, ne kahvehane, gönül sohbet ister kahve bahane…” Gerçekten de önemli olan sohbettir. Sohbetin en iyi yapılacağı mekânların başında da kahvehane gelmektedir.

Emre Demirtaş’a göre; “…Kimilerinin kıraathane dediği… Kahve satılan bu yerler zamanla, kahvenin yerinde içildiği, kahvenin yanı sıra çay, çeşitli meşrubatlar ve nargile gibi tütün ürünlerinin servis edildiği, masa oyunlarının oynandığı, sohbet edilen ve yine birçok farklı aktivitenin yapıldığı mekânlar olmuştur…

Osmanlı’da geleneksel mekân algısını ve sosyal rolleri yeniden belirleyen kahvehanelerin sayısı kısa zamanda hızla arttı. Kahve içmek ve buluşmak amacıyla çeşitli zümrelerden, değişik kültür seviyelerinden insanlar çok hızlı gelişen bir kültürel birikim, sosyalleşme mekânı ve siyasi iktidar karşısında seslerini duyurabildikleri bir kamusallık meydana getirdiler. Ev, çarşı, cami üçgeninde şekillenen gündelik hayatın değişiminde önemli rol oynayan kahvehaneler bu mekânlara ciddi bir alternatif olmuştur. Her ne kadar erkek sosyalliğini barındırsa da, kıraathanelerde kendilerine yer bulamayan kadınlar, erkeklerin burada zaman geçirmesini fırsat bilmiş, evlerde kahve etrafında bir araya gelmişlerdir…”

Kahvehanelerdeki sohbet alışkanlığıyla ilgili olarak Sezai Karakoç’un ‘’Dağ Çağrısı’’ isimli çok güzel bir yazısında kahvehanenin ve kahvenin işlevini, derin boyutlarda dile getirerek düşünce alanına çekmeye çalışmıştır.

  1. Murat kahvehaneler konusundaki sert tutumuyla dikkatleri üzerine çekmiştir. Öyle ki, kahvehanelerin tamamını kapatmaya yönelik girişimler sergilemiştir. Zaman içinde sayıları tekrar artış gösteren kahvehaneler bugün sohbet mekânı olma özelliğini neredeyse tamamen kaybederek ağırlıklı olarak oyun oynan mekânlar haline gelmiştir.

Fotoğrafa baktığım zaman yaşlısıyla, genciyle kahvehaneye gidip memleketin ve insanlığın tüm sorunlarının çay veya kahve gibi içeceklerin birlikte yudumlanarak tartışıldığı, kendince çözümlerin üretildiği kahvehaneyi ve insanları görüyorum. Bu mekânların sosyal işlevi ve kültürüyle korunması gerektiğine inanıyorum. Evet, fotoğrafa baktığım zaman Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin dergisinde anlatılan 60 ve 70’li yıllarda Beyazıt semtinde bir nevi “Edebi mahfil” veya “Akademi” olarak da adlandırılabileceğimiz “Küllük” ve “Marmara Kıraathanesi” gibi yerler aklıma geldi. Bu mekânlar birçok şair, edip, nüktedan, entelektüel, sanatçı ve aydının değişmez mekânı ve uğrak yeri idi. Onlar için âdeta sabit bir adres ve seviyeli tartışmaların cereyan ettiği birer kültür meclisi idi. Bu semte, yani Beyazıt’a uğrayan insanlar “Küllük” ve Marmara Kıraathanesi’nde acaba kimler var diye orada bulunanları ziyaret eder ve sohbetlerine zevkle katılırlardı.

Bu mekânları ve kültürü korumaya önem verirken eskiden olduğu gibi bugün de sohbete değer verilmeli. Mehmet Akif Ersoy’un şiirindeki gibi kötülüklerin ve pis alışkanlıkların olduğu mekânlar olarak değil de Beyazıt semtindeki bir dönemin sohbetlerine zevkle gidildiği güzel mekânlar şeklinde kahvehaneleri görmek entelektüel seviyemizin en güzel göstergesi olacaktır.