Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile Dayan iş ile.
Tırnak ile diş ile
Umut ile sevda ile düş ile
Dayan rüsva etme beni.[/su_quote]
Ahmed Arif’in ‘’Anadolu’’ isimli şiirinde belirttiği gibi her nereden ve ne zaman olursa olsun aramıza nifak tohumlarını ekmek isteyenlere karşı cesurca karşı durmalı ve vurarak öldürerek değil eğitimle, üretimle umudumuzu kaybetmeden sevdayla birlikte olarak mücadelemizi vermeliyiz. Saygıyı, hoşgörüyü akılla birleştirmeliyiz ki yıkılmayalım.
Vurarak, öldürerek hiç kimse bir yere varamamışken hem ülkemizde hem de bölgemizde kör bir şiddet ve öfke patlaması insanları derinden üzüyor. Uygarlığın doğduğu topraklarda akan kan ve gözyaşı yürekleri dağlıyor.
Bu toprakların ruhuna dostluk ve kardeşlik yakışır. Dayanışmak ve kenetlenmek dururken ayrışmayı ve çatışmayı tercih etmek bu toprakların gerçekten kabul edemeyeceği bir şey.
Tarih sayfaları bu topraklarda kenetlenmiş birliktelikler sayesinde zorlukların üstesinden gelindiğini gösteriyor. Bunun en değerli örneği Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’dır.
Dost olmalıyız, dostluğa önem vermeliyiz. Devran Sinanoğlu, bu konuda şu öneri ve uyarıları yapıyor: “Hayatta bir dostu olmalı insanın; yüreği gibi ondan ayrılmamalı, değer vermeli. Verdiği değeri minnet etmemeli ve nedensiz, çıkarsız hiç hesaba, kitaba girmeden ona sadık kalmalı. Vefalı bir dost olduğunu yeri geldikçe göstermeli, en zor anlarında bir sütun gibi dostunun arkasında durmalı, destek olmalı…
Hayatta bir dostu olmalı insanın; fırtınalı sularda sığınacağı bir limanı olmalı insanın. Bazen yol aldığı hayat denizinde; yaşadığı hortumlardan, girdaplardan ve yaşanılan fırtınalardan körfezine sığınabileceği, iskelesinde demirleneceği bir dostu olmalı insanın. Yani kucak açmalı insan dostuna…
Hayatta bir dostu olmalı insanın; ulu bir çınar gibi tüm asaleti ve varlığıyla dimdik durmalı dostunun yanında. Bazen hayatın kavurucu sıcağında, yaşamanın ahenkli yoğunluğunda dostunun gölgesinde dinlenebilmeli insan. Dağ gibi olmalı hem başı karlı hem de dumanlı olmalı. Hayat kavgasını iyi bilmeli, yaşamayı güzel görmeli, dostluğu iyi okumalı…
Hayatta bir dostu olmalı insanın; beklemediği bir anda aramalı, hal hatır sormalı. Dostluk ümitlerini ekebilmeli dostunun yüreğine, kendini unutturmamalı dostuna. Bazen aklına düşmeli bak dostum ‘ben buradayım’ diye bilmeli insan dostuna.
Hayatta bir dostu olmalı insanın; ekmek gibi, su gibi, hastalandığında şifa gibi, uykusuz kaldığında ise tatlı bir uyku gibi yokluğunda hissetmeli onu insan…”
Fotoğrafa baktığımda kenetlenmiş olmanın getirdiği dostluğu, sevgiyi ve samimiyeti görüyorum. İnsana güven ve huzur verir böylesi kenetlenmiş dostluklar. Son zamanlarda yaşamakta olduğumuz üzücü gelişmeler kenetlenmemiz gerektiğini işaret ediyor.
Unutmayalım ki barışı ve huzuru yakalamış istikrarlı toplumlar, geçmişin şiddetinden ve acılarından ders çıkarmış toplumlardır. Yok olmamak adına sevgi ve dostluğa dayalı bir kenetlenmeyi vakit geçirmeden gerçekleştirmeliyiz.