ŞEHİR VE İNSAN

ŞEHİR VE İNSAN

oysa ben akşam olmuşum

yapraklarım dökülüyor

usul usul

adım sonbahar

Attila İlhan’ın ‘’Adım Sonbahar’’ isimli şiirinde belirttiği gibi tıpkı bir ağacın sonbaharda veya yaşlandığı zaman yapraklarını dökmesi gibi bir insanında üretkenliği adına misyonunu tamamlayıp bir kenara çekildiği dönem vardır. Sonbaharda da ilkbaharda da ağacın renklerinin ayrı bir güzelliği olabildiği gibi insanın hayatında da her dönemin ayrı bir güzelliği olabilir eğer etrafındaki kirliliklere ve çirkinliklere izin vermezse. Bir ağaç yapraklarını döküp yaşlanırken meyvesinin çekirdeği veya fidanıyla yeni bir ağaç olabiliyorsa doğanın devamlılığının ve güzelliğinin anlamı var.

Yaşadığımız doğada nüfusumuzun her geçen gün daha büyük bir bölümü şehirde yaşar hale gelirken şehir tarihi, şehir sosyolojisi, şehir edebiyatı, şehir müzeciliği alanlarında ülkemiz maalesef yeteri kadar gelişemiyor. Böyle olduğu içindir ki şehri sadece büyük bulvarlar, apartmanlar ve AVM’lerden ibaret gören bir anlayış giderek bu topraklarda yaygınlaşıyor.

Ülkü Özel Akagündüz, yitirmekte olduğumuz şehir ve şehir ortamını ne kadar güzel açıklıyor: “Yaşadığımız şehirler, taşına toprağına, kaldırımına karıştığımız, tozunu, çamurunu üzerimizde taşıdığımız, kokusunu ciğerlerimize çektiğimiz, onunla ‘bir’ olduğumuz… Köhne binalarını, cılız ağaçlarını, bakımsız kedilerini bile sevdiğimiz, sokaklarında amaçsız dolaşmaktan hoşlandığımız, ne kadar kızsak da terk edemediğimiz, az biraz uzaklaşınca özlediğimiz, hastalıklı ve tutkulu bir aşkla bağlandığımız şehirler… Hepimizin bir şehri vardır. Çocukken koşuşturduğumuz sokaklarını, kuruyemiş aldığımız bakkallarını unutamadığımız, ilk arkadaşlıkların masumiyetiyle, dolaşmakla bitiremediğimiz mahalleleriyle her zaman ayrıcalıklı bir yere sahip olan, yıllar sonra bile adını duyunca bir kor gibi içimizi yakan şehirler… Kendi şehirlerinizde uzun bir yolculuğa çıkmayalı ne kadar oldu?”

Ben, “bir şehri güzelleştiren, orada yaşayan insanlardır” görüşüne inananlardanım. İlhami Fındıkçı’nın, “hızlanan hayatla birlikte mekânlar da boyut değiştirdi ve bilgi toplumunun ileri teknoloji ile donatılmış şehirleri, insanı ve onun değerlerini unutturdu…” tespitine katılmamak mümkün değil.

Fotoğrafa baktığım zaman bize ve hocalarımıza fotoğrafı, fotoğraf sanatını öğreten rahmetli Mehmet Baltacı ustamızı ve etrafında heyecanla bir şeyler anlattığı geleceğin Mehmet Baltacıları olacak çocukları görüyorum. Kuşaktan kuşağa bildiğini öğretenleri ve öğrettikleriyle fotoğraf ve sanat alanında yapılanları görünce Adana’ya güç veren hocamı görüyorum. Bir şehre güç vermek yaptıklarınla, eserlerinle yetiştirdiğin isimlerle o şehre kazandırdığın güzel kimlikle olur. Mesleğinin gerektirdiğinden daha fazlasını yapıp, Adana’yı gönüllü olarak daha yükseklere taşıyan o kadar çok Adanalı var ki… Hepsi farklı alanlardaki karanlıkları kendi ışıklarıyla aydınlatmışlar. Ve çoğu şuan bu yaptıklarının unutulmasına aldırmadan köşelerinde yaşamaya devam ediyorlar.

İsterdim ki şehirlerin dili olsun. Böylece, şehirler kendilerine değer katan, güç veren insanları anlatabilirdi. Altın Oran Düşünce ve Sanat Platformu Adana’nın dili olarak fotoğraflarla ve fotoğrafları tamamlayan anlatımlarla Adana’ya güç veren, Adana’nın sanatçı yetiştiren ruhuna uygun olarak geçen yıl birincisi yapılan ve 25 kişinin seçilerek oluşturduğu ve kendi mesleği ya da mesleği dışında kent değerlerini ön plana çıkartan işler gerçekleştiren insanların hayat hikâyelerinin konu alınıp fotoğraflandığı projenin ikinci ayağını ‘’Adana’ya Güç Verenler II’’ olarak 17 Mart 2015 saat 19:00, 75. Yıl Sanat Galerisi’nde gerçekleştirecek.

Ali Haydar Bozkurt, Bünyamin Satanoğlu, Prof. Dr. Erman Artun, Prof. Dr. Emre Toğrul, Uğur-Zambak Türe, Prof. Dr. İlter Uzel ‘’Adana’ya Güç Verenler II’’ projesinin seçtiği isimler olup teşekkürlerimizi sunmak üzere ve gençlerimizi güzel şeyler üretmeye özendirmek adına sergiye gitmek gerekir düşüncesindeyim.

Unutmayalım! “Bir şehri güzelleştiren, orada yaşayan insanlardır.”