Çukurova’da yetişmiş, edebiyatımızın koca çınarı olarak bilinen Yaşar Kemal arkasında başta İnce Memed olmak üzere unutulmaz edebiyat eserleri bırakarak geçen yıl aramızdan ayrıldı.
Babacan davranışları, heybetli duruşu, sevimli gülüşü Yaşar Kemal’e çok yakışıyordu. “İki şeye inanırım: Halk ve doğa” cümlesiyle gücünü doğadan ve halktan alanın ne kadar güçlü ve sevecen olabileceğinin en güzel örneğiydi.
‘’Bir yazarın sorunu yalnızca umut vermek değildir. İnsanların yaşadığı derin ve birbirinden farklı sorunlar vardır. Onun için bir yazar insanların macerasını çok iyi bilmelidir. Ancak insanların macerasını çok iyi bilen bir yazar iyi bir yazardır.’’ diyen Yaşar Kemal, içinden çıktığı toplumu çok iyi tanıdığı için o toplumun değerleriyle hep barışık yaşadı.
Yaşar Kemal çocukluğundan itibaren hayatın birçok zorluklarını yaşamıştır. Eğitim hayatını yarıda bırakan Yaşar Kemal, yazarlığı dışında birkaç meslek daha icra etmiştir: Irgat kâtipliği, Adana Halkevi Ramazanoğlu Kitaplığında memurluk, vekil öğretmenlik, traktör sürücülüğü bunlardan yalnızca bazılarıdır. Yaşadığı toprakları adım adım dolaşarak folklor derlemesi yapan Yaşar Kemal öğrendiği halk efsanelerini romanlarında işleyerek yeni bir edebiyat dili yaratmıştır. Halkın çilesi, dertleri ve sorunları Yaşar Kemal’in temel ilgi alanıydı.
Yereli ve evrenseli bir potada buluşturmayı başarmıştı Yaşar Kemal. Edebiyat dünyasında kazandığı haklı şöhret, bu toprakların sınırlarını aşarak dünyanın dört bir yanına taştı. Bunu başarmanın yanı sıra vefatına kadar hiç sarsılmadan sürdürmek de kolay değildi. Nobel almamış olmakla birlikte adı hep Nobel’e layık görülerek, yurt içi ve dışında otuz beş edebiyat ödülü almıştır. Alman basınının, vefatından sonra “Kalplerin Nobel Ödülü Sahibi, Anadolulu Cervantes” gibi başlıklar kullanması Yaşar Kemal’in değerini gösteriyor.
Doğan Hızlan, bir ödül töreninden hareketle Yaşar Kemal hakkında şunları söylüyor: “Livaneli’nin, ‘Cervantes, Yaşar Kemal’e Ödül Veriyor!’ yazısını okurken, o ödül töreninde yaşadıklarımı anımsadım. Ödül aldıktan sonra yaptığı konuşma kendi ülkesinin geleneğini sindiren, buradan insanlığa ulaşan bir yazarın sözleriydi…”
Fotoğrafa baktığım zaman kaleminden edebiyat güzellikleri damlayan bir insanı görüyorum. Bu toplumun ortak vicdanı olmayı başarmış nadir insanlardan birisidir Yaşar Kemal. Şöhretin getirebileceği yabancılaşmaya asla izin vermeyen Yaşar Kemal, kendisi ile halk arasındaki bağların kopmamasına hep önem vermiştir.
Yaşar Kemal ile bu toprakların insanları arasında karşılıklı bir sevgi vardı. Cenazesindeki mahşeri kalabalık ne kadar çok sevilip sayıldığını gösteriyordu. Türkiye ağabeyini veya babasını kaybetmiş gibiydi.
Edebiyat, insanlığın güzellik bahçesidir. Yaşar Kemal bu bahçeye eserleriyle muhteşem güzellikler kazandırmakla birlikte Kasım 2014’te Bilgi Üniversitesi’nin kendisine ‘fahri doktora’ unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılamadı ve gönderdiği mesaj ile içinde yaşadığı topluma ve insanlığa insan olmanın erdemlerini özetleyen güzel bir vasiyet bıraktı:
“Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.
Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir.
Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”